edebiyat mekan

   Sabah kapının çalmasıyla uyandım. Kapıyı açtığımda kimse yoktu fakat yerde bir paket vardı. Meraka elime alıp içeri geçtim. Salondaki koltuğa oturup paketi elimde salladım. Çok hafif bir paketti. Merakla açmaya başladım. Bunu beklemiyordum. Pakette daha önce okuduğum metinlerdeki mekanların fotoğrafları vardı. 
   Merakla tüm fotoğrafları sıraya dizdim. Dikkatimi ilk çeken fotoğraf "Forsa" adlı hikâyenin fotoğrafıydı. Onu elime alıp dikkatle inceleyecekken ne olduğunu anlamadım. Etraf kararmaya başladı ve gözümü açtığımda bunun bir hayal ya da rüya olmasını diledim. Şu an fotoğraftaki yerdeydim. Yemyeşil bir adada, masmavi gökyüzü ve tertemiz bir deniz...


    Adanın görebildiğim kadarıyla bana ters kalan kısmında birkaç ev tarzı kulübe vardı. Benim olduğum tarafında ise küçük, kapısız, biraz eski duran bir kulübe vardı.
    Merakla etrafımı biraz daha inceledim. Burası gerçektende "Forsa"daki yerdi. Etrafta kimse yoktu. Çok sessiz ve huzurlu bir adaya benziyordu.
     Denizin ortasında bir karartı dikkatimi çekti. Yavaş yavaş bir donanma gemisi buraya doğru geliyordu. Bir an içinde gerçekten de Turgut Reis'i goreceğim dye heyecanlandım. Ama buradaki gibi orada da kimse yoktu. Gemi yavaş yavaş kıyıya yaklaştı ve durdu. 


    Ahşaptan yapılma bu gemi aynı hikayeyi okurken aklımda canlandırdığım gibiydi. Kocaman yelkenleri, küçük fenerleriyle bir an sanki hikayedeki gibi bir savaş olacak gibi hissettim. Bu harika bir şeydi. Hikayeyi sanki tekrar okuyor ve hikayeyi yaşıyor gibi hissediyordum. 
      Hava git gide kararmaya yüz tuttu. Her şey çok canlı ve gerçek gibi hissettirse de inanmak istemedim, hâlâ uykuda olduğuma ve bunun bir rüya olduğuna gördüğüm her şeyle kendimi daha çok ikna ettim. Etrafa biraz daha yakından göz atmaya karar verdim ve gemiye yaklaştım. Gemi kocaman olduğu için kaybolabilme düşüncesi aklıma sızdı ama bu fikri hemen geri plana ittim. Şu an bu gemiyi keşfetmek daha cazip geliyordu.
                                                                               ●●●
   Gemide gezilmedik yer bırakmamıştım. Gerçekten de kaybolabileceğim kadar büyük bir gemiydi. İçinde birçok savaş malzemesi vardı. Hemen aynı heyecanla adada bir gezintiye çıktım. Artık hava kararmıştı ve soğumaya başlamıştı. Üşüyünce artık kendimi burada bulduğum ilk yere geldim. 
    Etrafa bakınmaya başladım. Umarım eve gidecek bir yol bulabilirim çünkü şu ana dek her şey çok güzel ve eğlenceli olsa da artık hava kararmıştı ve bu beni korkutuyordu. Eve gidemeyecek olma fikri aklımı ele geçirmişti bile! Ailem çoktan beni merak etmiştir ve bu benim daha yeni aklıma gelmişti. 
    Bir huzursuzlukla eve gidebileceğim bir yol bulma umuduyla etrafıma bakarken yerdeki evimin resmiyle karşılaştım. Resmi elime aldığımda yine etraf kararmaya baslamisti. Gözlerimi açtığımda salonumda aynı şekilde oturuyordum. Zaman hiç değişmemişti sanki, saatine baktığımda beni doğruladı. Gerçektende benim saatler sandığım geçen bu zaman dilimi hiç değişmemişti. Eve hala büyük bir sessizlik hakimdi, annemler hala uykudaydı. Ben de diğer fotoğraflara dokunarak yaşayacağım diğer maceraları gelen uykum sayesinde sonraya erteleyerek dağınıklığı toparlayarak odama, sıcacık ve oradan bana göz kırpan yatağıma ilerleyerek kendimi güzel bir uykunun içine attım. 

                                                                                ~SON~

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dijitalleşmenin tarihe olumlu ve olumsuz etkileri

edebiyat